İçeriğe geç
Yaşam büyük bir şölendi.

Herkes davetliydi.
En davetsiz misafirler bile –
Ölüm ve Yas –
Başköşede ağırlandılar.
Hep beraber yediler, içtiler, dans ettiler.
Müzik hiç durmadı.
Ama sessizlik de oradaydı.
Yaşam büyüktü, yuvarlaktı, kutsaldı.
Kuyruğunu ısıran yılan dönüp durdu
Sonsuza dek…

Yaşamın bütünlüğüne ve insan olmanın derinliğine duyulan bir özlemin çağrısı bu. Ölüm ve yası da kapsayan yaşamın kutsallığını hatırlamaya bir davet. Ölüm öyle bir gizem kapısı ki, hikâyeleri, sembolleri, dansları ve şarkıları, ritüelleri, mito-poetik imajinasyonu beraberinde canlandırır. Yas öyle bir öğretmen ki, bize yeniden şefkati, yakınlığı ve Aşk’ı hatırlatır. Her ikisi de birbirinden eşsiz mana kapılarıdır.

“Yas her zaman müşterek olmuştur; her zaman paylaşılmış ve dolayısıyla geleneksel olarak kutsal bir süreç kabul edilmiştir. Modern zamanlarda yas sıklıkla mahrem bir mesele hâline gelir, altına gizlendiği utanç pelerini ile üzüntümüzü yeraltına iter, bize şifa sunabilecek gözlerden saklanır. Yasın hayatımızdaki yeriyle ilgili ihtiyaç duyduğumuz diyaloğu geri getirmeliyiz. Her birimizin kayıplarımız konusunda bir çıraklık sürecinden geçmesi gerekiyor.”

Francis Weller

Davetimiz, niyetlerimiz:

  • Birbirimizin ve yaşamın gözlerinin içine bakarak “ölüm ve yas var” diyebilmek; 
  • Yası ve ölümü hem “normalleştirmek”, hem de kutsiyetini ve taşıdıkları armağanları hatırlamak, fark etmek;
  • En çok ıssızlaştığımız, yalnızlaştığımız, sıkıştığımız ve kaçındığımız bu yerden topluluk dayanışmasını deneyimleyebileceğimiz alanları birlikte keşfetmeye doğru adım atabilmek;
  • Ölüm ve yasın bilgeliğini, yaşamlarımızdaki kaçınılmaz yerini ve insan olma yolculuğumuzda bizi erginleme işlevini yeniden hatırlamak;
  • Kolektif hafızayı tetikleyerek yas ve ölüme dair daha kapsayıcı, şefkatli ve bütüncül bir zihniyeti geliştirmek;
  • Yas ve ölüme dair bireysel ve kolektif becerilerimizi pekiştirmek.

Niye bir festival?

Yası ve ölümü de yaşamlarımızın diğer parçaları gibi kucaklayabilmek, farkındalıkla ağırlayabilmek istiyoruz. Bu alanı şiirle, masalla, sohbetle, çemberle, ritüelle, müzikle, edebiyat ve filmle işlemeye hevesliyiz. Yasın ve ölümün çirkin ve korkutucu olmadığını; yas ve ölümle sanat ve ritüel, maneviyat ve topluluk desteğiyle, hürmet ve zarafet ekseninde ilişkilenildiğinde açılan mana, ilham ve cesaret kapılarından beraber geçebileceğimizi vurgulamak için bu buluşmaya bir festival diyoruz.

30-31 Ekim 2021 tarihlerinde ilk kez düzenlediğimiz Yas ve Ölüm Festivaline gösterdiğiniz ilgi için şükranla doluyuz. Hep birlikte geçirdiğimiz saatler bizlere yas ve ölüme dair ne kadar çok şey paylaşabileceğimizi ve paylaşmaya devam etmemiz gerektiğini derinden hissettirdi. Yine buluşmak dileğiyle.

30 Ekim 2021 Cumartesi


Ölülerin gözünden dirileri, dirilerin gözünden ölümü ve yası anlatan iki masal. 
Kraliçesini çok seven kral ve Mezarlıkta yaşayan kız.


Berna Köker Poljak ve Filiz Telek, yas tutmanın öğrenilebilir ve geliştirilebilir bir beceri olduğuna da değinecekleri sohbetlerinde; en doğal insanlık hallerinden biri olan yasın, şifalandırıcı halini ve hissedilen derin acıların arkasındaki gizli ve iyileştirici gücü konuşacaklar.


’Ölüm Söyleşisi’nde Berna Köker Poljak, ölüm kelimesini kullanmaktan neden kaçındığımızı, geçicilik kavramını ve yaşadığımız çağın, ölüm söz konusu olduğunda üzerimizdeki etkilerini; kendi deyişiyle “ölümlerine şahitlik etmek onuruna eriştiği” hastaların, Berna’da bıraktığı izlerle birlikte paylaşacak.


Sevnaz Şahin, ‘İnsan ne zaman yaşlanıyor?’, ‘Yaşlıyı ne kadar tanıyorum?’, ‘Ben de yaşlanacak mıyım?’, ‘Yaşlanmak  istiyor muyum?’ sorularına yanıtların aranacağı bir farkındalık çalışması ile Yas ve Ölüm Festivali katılımcıları ile birlikte olacak.


Yargısızca dinlenmenin, dinlemenin, şahitlik ve eşlik etmenin, toplulukla desteklenmenin şifasına ve ilhamına inanan Café Mortel (Ölüm Kafe) ekibi, yaşamın bilgeliğini içinde saklayan ölüme dair hissedilenleri, hissedildiği hâliyle konuşmak üzere Yas ve Ölüm Festivali katılımcıları ile buluşacak.


Burcu Bağıran, insanı yaşama bağlayan ve yaşamını sürdürebilir kılan kaynakları azaldığında, ihtiyaçları karşılanmadığında; insan, kendi bedeninde yükselen konforsuz duygular içinde kaldığında, Şiddetsiz İletişim metodundan destek alınarak ‘yas’a nasıl alan açılabileceğini araştıracak.


“Çünkü ölüme yüzümüzü dönmeden, yaşama yüzümüzü dönemeyeceğiz… Acılarımıza bakmadan, bütünlenemeyeceğiz.” diyen Berivan Aslan Sungur, tüm erkeklerinin bir gecede öldürüldüğü bir ailenin mensubu… 3 nesil önce yaşananların acısı ‘kalplerde donmuş, taşlaşmış’ diyor Berivan; bir daha hiç konuşulmamış… Nesilden nesile sessizce aktarılan bu acı, sonunda Berivan’ın kalbinde çözünüp gözyaşı olmuş, dilinde çözünüp kendine, soyağacına, bu topraklara şifa olmuş. Bu festivalde de Berivan, kendi hikayesinden yola çıkarak, Anadolu’nun tutulamamış yaslarına alan açacak; katılımcılarla birlikte, bu alanda şifaya kapı aralayacak…


Somatik Deneyimleme yaklaşımının travmaya bakışını temel alan Çiğdem Demir Çelebi, yas ve ölümle karşılaştığında, insan bedeninin yas ve ölümü neye dönüştürdüğünün anlaşılmasına yardımcı olacak; katılımcıların, bedenlerine özenle, dikkatle ve bir çocuk merakıyla bakabilmelerine rehberlik edecek.


Sarah Kerr, ölüm doulası olarak çantasında bulundurduğu en güçlü araçlardan biri olan ritüellerin ölmekte olan insanlar ve ailelerine etkilerini anlatırken; katılımcıları, ritüellerin öneminin kavranmasına dair bir keşif yolculuğuna çıkaracak.


“İnsanlar, yas törenleri sayesinde pişer, olgunlaşır. Bu çıraklık, dünyanın acı ve ıstırabını onurlu ve sağlam bir duruşla karşılayabilecek bilge büyüklerin yetiştirilmesine yol olur. Yas işi, derin bir kültürel değişimi teşvik edebilme niyetiyle yapılan bir ruh aktivizmdir. 

Yas işini sadece kendi şifamız için değil, zamanın kritik ihtiyaçlarına yanıt verebilir hale gelmek için de yapıyoruz.”         

Sözlerinin sahibi Francis Weller ile yapılacak söyleşidir.

31 Ekim 2021 Pazar


Şarmin ve Ezgi, Anadolu’nun ışıl ışıl topraklarında nicedir yaşanan, nicedir susulan etnik yaslar için açacakları alanda; sessizlik söze dönüşürken kalplere giren ışığa ve bu topraklara akan şifaya şahitlik edecekler.


Dahiliye uzmanı Selin Yurdakul, Türkiye için yeni bir kavram olan palyatif servis uygulamalarından bahsedecek ve bir hekim olarak ölüme eşlik edişlerinde yaşadığı kişisel deneyimleri paylaşıp ölüm fobisi, ölümü kabullenebilmenin ferahlığı, vedalaşma süreçleri gibi hallere de değinecek.


Berna Köker Poljak, daha önce Ölüm Doulalığı (Eşlikçiliği) çalışmasına katılmış Ölüm Doulaları ile birlikte bir ‘Ölüm Doulalığı nedir & ne değildir?’, ‘Ölümün bu denli tabulaştırıldığı çağımızda, er ya da geç karşılaşacağımız ölüm ile ilgili becerilerimizi arttırmak ve ölmek üzere olan yakınlarımıza daha iyi eşlik edebilmek için Ölüm Doulalığı bize nasıl yardımcı olabilir?’ gibi konular üzerine sohbet edecekler.


Ölümün artık bir manevi geçiş olarak değerlendirilmediği; ruhların bakımının, yerini hayata yıllar ekleme uğraşına bırakıldığı ve ölümün giderek def edilecek bir bela, tıbbi bir sorun olarak algılandığı günümüzde Prof. Dr. Kemal Sayar, ‘güzel ölme hakkı’nı savunarak ölümün tıbbileştirilmesi konusunda kimi eleştirileri dile getirecek.


Bir Yas Töreni ile Aliye Burcu Ertunç, gönül kapılarının yas kavramına ve deneyimine açılmasına alan tutarken; ifade bulmamış ya da yası tutulmamış hikayelerin görünür kılınması, bu hikayelere ve gelecekteki yaslara da günlük hayat içerisinde yer açılabilmesi için uygun pratikleri, katılımcılarla birlikte araştıracak.


Bu oturumda, Klinik Psikolog Özge Çivci, ebeveynler, öğretmenler ve terapistler gibi çocuklara temas eden kişilerin çocuklarla konuşmalarında, ölüm ve yasa dair çocuğun merakına ket vurmayan, çocuğun duygusuna eşlik edebilen, ölüme ve yas tutmaya dair çocuksu bilgeliği sekteye uğratmayan yetişkin tutumlarına değinecek.


‘Her şey merak etmekle başlar’ mottosuyla; ‘cevap almak için değil, soru sormak için’ gerçekleşecek bu oturumda, Stephen Jenkinson’ın Bilge Öl kitabının çevirmeni Başak Kutlu Atay, ölmenin gerçekleriyle tanışmasından ve Bilge Öl ile deneyiminden bahsedecek, kitaptan özellikle etkilendiği bazı bölümleri okuyacak.


Filiz Telek & Berna Köker Poljak will host a conversation with culture activist, worker and author Stephen Jenkinson about culture, grief and death by asking the kind of questions we don’t ask ourselves enough and wondering out loud how “we can’t go on, we’ll go on”.


Yolları ölüm ve yas çalışmalarında birleşen, ölüm ve yas aracılığıyla yaşama dair tefekkür eden ve kendilerini şiirin şifasına teslim etmiş Melike Özgökçen ve Nazlı Akın, “Şiir ihtiyacı olana, ona başını yaslayana ne zaman ne sunacağını bilir.” diyerek kalplerine dokunan şairlerin şiirlerini paylaşacaklar.


Hikâyeler, masallar, şarkılar, danslar yaşamın büyük gizemlerini hazmetmemiz için bize bahşedilmiş armağanlardır. Akılla yetişemediğimiz yerde kalbin ve ruhun yolunu işaret ederler bize.
Yas ve Ölüm Festivali’nin masallı meşkli kapanışına davetlisiniz.

Sıkça Sorulan Sorular

Festival etkinlikleri ücretli mi?

Yas ve Ölüm Festivalinin tüm etkinlikleri ücretsizdir. İstediğiniz etkinliklerin tümüne katılabilirsiniz.


Yabancı dildeki etkinlikler Türkçe’ye çevirilecek mi?

Sarah Kerr ve Francis Weller’ın etkinliklerinde anında çeviri sağlanacaktır. Zoom ile etkinliğe katıldığınızda toplantının dilini seçebileceksiniz. Stephen Jenkinson’un söyleşisi ise İngilizce yayınlanacaktır. Çeviri yapılmayacaktır. Diğer konuşmalar ve etkinlikler ise Türkçe olacaktır.


Festival etkinliklerini daha sonra izleyebilir miyim?

Evet, etkinliklerin pek çoğunun video kaydı yapıldı ve kısa bir süre sonra Yas ve Ölüm Bilgeliği Platformu YouTube kanalında yayınlanmaya başlayacak. Bizi takipte kalın.